Kilo Körlüğü: “Bu Aynadaki Ben Miyim?”

Kilo Körlüğü: “Bu Aynadaki Ben Miyim?”

“Arkadaşlarım bu konuda hassasiyetim olduğu için bana hiçbir şey söylemedi. Pantolonlarım olmuyordu, tartıya çıkana kadar ne kadar kilo aldığımı anlamadım…”, “Ne giyersem giyeyim bana yakışmadığını, olduğumdan daha büyük olduğumu hissediyordum, aslında kilom aynıydı ama ben kendimi daha kilolu hissediyordum…” Bu sözler, yakın zamanda TikTok’ta viral olan “kilo körlüğü” başlığının altında paylaşılan deneyimlerden yalnızca ikisi.

Kilo Körlüğü: “Bu Aynadaki Ben Miyim?”
Kilo Körlüğü: “Bu Aynadaki Ben Miyim?”

“Kilo körlüğü” (“weight blindness” veya “body size blindness”), bir kişinin kendi vücut ağırlığındaki veya beden değişimindeki farkı objektif olarak algılayamaması durumuna verilen isim. Başka bir deyişle, kişi kilo almış, vermiş ya da vücut şekli belirgin şekilde değişmiş olsa da, bu değişimi ya hiç fark etmiyor ya da olduğundan çok farklı şekilde algılıyor. Yani bir nevi, gerçekte olan bedenine kör oluyor.

“Beden dismorfisinin temel göstergesi, kişinin görünüşünde kusur olarak gördüğü bir yönüne takıntılı bir şekilde odaklanması.”

Beden Dismorfisinin Popüler Adı: Kilo Körlüğü

Peki bu durum nasıl ortaya çıkıyor?

Örneğin bir kişi, ciddi şekilde kilo almasına rağmen kendini hâlâ zayıf hissedebiliyor. Kusuru giydiklerinde bulabiliyor, her zaman giydiği bir pantolonu yanlış yıkadığı için çektiğini, küçüldüğünü veya eskidiğini düşünüyor. Bunun tersi durumlar da olabiliyor. Mesela, diyet sürecindeki bir kişi kilo vermesine rağmen aşırı kilolu olduğunu düşünebiliyor. Tartıda gördükleri, çevresindeki kişilerin yorumları bile bu düşüncesini değiştirmiyor. Kilo körlüğü yaşayan kişiler ayna karşısında veya fotoğraflarda bedenlerini olduğundan farklı görebiliyor.

Kilo Körlüğü: “Bu Aynadaki Ben Miyim?”

Uzmanlara göre “kilo körlüğü” aslında beden dismorfisi (dismorfofobi) ile aynı şey. Daha çok bir internet fenomeni olan “kilo körlüğü” sözcüğü, başkalarının çekici bulmayabileceği bir özelliğimiz konusunda sahip olduğumuz farkındalık eksikliğine işaret ediyor. Beden dismorfisi, beden imajıyla ilgili bir anksiyete bozukluğu olan Beden Dismorfik Bozukluğu’nun (BDD) bir uzantısı. Aslında Obsesif Kompulsif ve İlgili Bozukluklar altında sınıflandırılıyor ve OKB gibi tanılarla birlikte sınıflandırılıyor. Uzmanlara göre beden dismorfisinin temel göstergesi, kişinin görünüşünde kusur olarak gördüğü bir yönüne takıntılı bir şekilde odaklanması. 

Yalnız Kilo Değil: Bedendeki Değişimleri Zihnimizin Nasıl Algıladığı İle İlgili

Beden dismorfisi aslında sadece kilo ile ilgili de değil. Vücudumuzdaki veya yüzümüzdeki değişiklikler ve onları algılama biçimimiz de bu tanımın içine giriyor. Örneğin, gereksiz olduğu halde kişilerin sürekli estetik operasyonlar yaptırmak istemesi buna bir örnek. Bu rahatsızlıkta aynada sürekli kendini kontrol etme, kamufle etme (yani, kusuru makyaj veya kıyafetle örtme), deri yolma, aşırı bakım, aşırı ağırlık kaldırma veya kişinin görünümünü başkalarıyla karşılaştırma gibi yaygın zihinsel eylemler gibi tekrarlayan davranışlar gözlemleniyor.

Kilo Körlüğü: “Bu Aynadaki Ben Miyim?”

Tabii bu farkındalığın zamanla ve içinde bulunduğumuz kültürlerle de ilgisi var. Mesela 2000’li yıllarda yaygın olan parlak, sedefli makyajlar ve incecik kaşlar bugün bize çok demode görünse de, o dönemde çirkin olarak algılanmıyordu. Fondöten sürmek, günümüzdeki kadar çok seçenek sunan renk paletleri olmadığı için, o kadar da “doğal” görünmüyordu mesela. Bu, o dönemler herkes için çok normaldi. Kültür ve zamanla birlikte farkındalıklarımız da değişebiliyor.

“Dove’un 2024 Küresel Güzellik Durumu Raporu’na katılanların yüzde 38’i toplumsal güzellik standartlarını karşılamak için hayatlarından bir yılını feda etmeye hazır olduklarını söyledi.”

Sosyal Medya Beden Dismorfisini Tetikliyor

Beden dismorfisinin en büyük tetikleyicilerinden biri, tahmin edebileceğiniz gibi sosyal medya. Psikolog Nancy Sokarno, “Sosyal medyanın aşırı kullanımının birçok psikolojik etkiye yol açtığı tespit edildi” diyor ve ekliyor: “Araştırmalar, yoğun kullanımın kaygı, depresyon ve beden dismorfisi gibi ruh sağlığı sorunlarıyla ilişkili olduğunu gösteriyor. İdealize edilmiş görüntülere veya diğer insanların hayatlarının ‘önemli anlarına’ sürekli maruz kalmak, karşılaştırmaya yol açabilir ve bu da öz saygı veya beden imajıyla ilgili endişelere yol açabilir.”

Kilo Körlüğü: “Bu Aynadaki Ben Miyim?”

Sosyal medyaya artan maruziyet baskıya yol açıyor. Artan baskı da döngüyü sürdürüyor. Bu konuda yapılmış en çarpıcı araştırmalardan biri, Dove’un 2024 Küresel Güzellik Durumu Raporu. Bu çalışmaya 20 ülkede 10 ila 64 yaş aralığındaki 33 binden fazla kişi katıldı. Katılımcıların yaklaşık 24 bini kadınlardan, yüzde 38’i toplumsal güzellik standartlarını karşılamak için hayatlarından bir yılını feda etmeye hazır olduklarını söyledi. Evet yanlış duymadınız, tam bir yıl!

Rapordan çıkan sonuçlar, görüntülerin sahte veya yapay zekâ tarafından üretildiğini bilseler bile, üç kadından birinin online platformlarda rastladıkları diğer kadınlar nedeniyle görünüşlerini değiştirme baskısı hissettikleri yönünde. Selena Gomez, Lana Del Rey, Lizzo, Meghan Trainor gibi göz önünde olan kadınlar için de aynı şey geçerli, elbette. Ünlü  sanatçıların kilo aldıklarında aylarca linçlendiğini, alay konusu olduğunu ve eski bedenlerine yeniden kavuşmak için diyet yaptıklarını ya da Ozempic gibi tehlikeli olduğu söylenen ilaçlara yönlendiklerini düşündüğümüzde, raporun sonuçlarına şaşırmıyoruz haliyle.

Kilo Körlüğü: “Bu Aynadaki Ben Miyim?”

Bir De Buradan Buyrun: İçselleştirilmiş Şişmanlık Fobisi Nedir?

Kilo körlüğü veya beden dismorfisinin içselleştirilmiş şişmanlık fobisi (Internalized fatphobia) ile de bağlantılı olduğunu söylemek yanlış olmaz. İçselleştirilmiş şişmanlık fobisi, kişinin toplumun şişman bedenlere yönelik olumsuz önyargılarını ve ayrımcılığını kendi benliğine karşı benimsemesi ve uygulaması durumuna deniyor. Yani kişi, şişman bedenlere dair dışarıdan maruz kaldığı küçümseme, aşağılama ya da olumsuzlukları kendi bedeni veya kendi beden algısı ile bağdaştırıyor ve bu durumu içselleştiriyor.

Bu durum şunlara yol açabiliyor:

  • Kişi, kendi kilosu ya da bedeni ne olursa olsun “zayıf olmalıyım, yoksa değersizim” gibi inançlar geliştirebiliyor.
  • Şişmanlamaktan aşırı korkuyor, yalnızca estetik değil, öz değerinin doğrudan kilo ile bağlı olduğuna inanıyor.
  • Kendi kilosundan bağımsız olarak şişman insanlara karşı bilinçsiz önyargılar taşıyabiliyor.
  • Sağlık, mutluluk, başarı gibi kavramları zayıflıkla özdeşleştirebiliyor.
  • Diyet, spor, beden küçültme gibi hedefler bir noktadan sonra sağlıktan çok, toplumsal kabul ve kişisel değer ihtiyacıyla besleniyor.
Kilo Körlüğü: “Bu Aynadaki Ben Miyim?”

Beden algımızın, sadece fiziksel değişimlerden değil; kültürel normlardan, sosyal medyadan ve içselleştirdiğimiz kalıplardan da etkilendiği bir çağda yaşıyoruz. “Gerçekten bu kiloda olabilir miyim?” sorusu, yalnızca aynaya baktığımızda değil, kendimizle kurduğumuz ilişki biçiminde de karşılık buluyor. Kilo körlüğü veya beden dismorfisi ve içselleştirilmiş şişmanlık fobisi gibi kavramlar, görünüşümüzü nasıl algıladığımızı ve hissettiğimizi derinden şekillendiriyor. Kendimize daha şefkatli bir bakış geliştirmekse, yalnızca bedenimizi değil, zihnimizi de iyileştirebilir.

Sebla Koçan Avatarı

Sebla Koçan

Genel olarak muharrir. Bu aralar tam zamanlı reklam yazarı, yarı zamanlı gazeteci. Müzik ve dizi bağımlısı, kuşsever.

YukarıGit